30 Eylül 2014 Salı

DEĞİŞMEDEN DEVAM


Trabzon deplasmanında yaşanan puan kaybından sonra averajla liderliği elinde bulunduran Akhisar deplasnmanınaydı Fenerbahçe'nin bu haftaki yolculuğu. Emre, Meireles, Egemen ve Volkan maç kadrosunda yoktu. Özellikle de Emre ve Meireles'in yokluğu en çok düşündüren kısımdı bizleri. Nitekim korkulan da oldu.

Maça Akhisar daha istekli ve tempolu başladı. Fenerbahçe ise oyun kurmakta ve topu üçüncü bölgeye taşımakta zorluk çekiyordu.


Fenerbahçe bu dizilişle çıktı sahaya. Tabii ki maç içinde farklı rollere büründü oyuncular ama maç kadrosunun temel hali buydu. Buradaki en ciddi eksik 1. ve 3. bölge arasında top taşıma görevini üstlenebilecek, box to box rolde oynayabilecek, pas kalitesi yüksek bir isimdi. Alper, daha çok dikine topla giden ve adam eksilten bir profilde. Mehmet Topal ise zaten takımın savunma yükünü çeken, savunma bloğunun tamamlayıcısı ve ileri çıkan beklerin alanları kapatan bir isim. İşin hücuma top taşıma kısmında sorumluluk alabilecek bir isim değil. Bu sıkıntı kendini her geçen dakika daha da hissettirdi. Akhisar daha istekli başlamıştı ama kontrolü de elden bırakmıyorlardı. Ancak her geçen dakika daha da rahat oynadılar. Çünkü karşılarındaki beyaz formalı misafir takım inanılmaz kopuk oynuyordu. Takım boyu uzamış, bekler her ileri çıktığında arkalarında inanılmaz boşluklar bırakıyor ve stoperler de sürekli geri kaçarak alan boşaltıyordu. Fenerbahçe 22. dakikada Gekas'tan yediği gole kadar sahada çok bir varlık gösteremedi. Golü yedikten sonra biraz daha toparlanıp oyunu rakip yarı alana yıkmayı başardı ancak yine etkili olamadı. Şuursuz, ne oynayacağını, nasıl oynayacağını bilmeyen bir şekilde sahadaydı Fenerbahçe. Normalde Fenerbahçe taraftarları arasında yaygın bir inanış vardır: Golü yedikten sonra aklımız başımıza gelir ve toparlanırız. Maalesef bu inanç, sadece inanç olarak kalacaktı. Bir türlü takım toparlanamadı ve ciddi tehlikeler yaratamadan devreyi kapattı. Zaten maçın en çok konuşulması gereken kısmı ikinci yarısıydı. Reaksiyon göstermekten uzak, dağınık, sistemsiz bir Fenerbahçe'nin, mağlup başladığı ikinci yarıda nasıl bu kadar aciz kaldığı uzun uzun konuşulmalı.

İkinci yarı başlarken oyuncu değişikliği yoktu.Ancak 48. dakikada yenen facia bir gol vardı. Orta sahada kazanılan duran topu nedendir bilmem Bekir ceza alanına şişirdi ve dönen topta rakip güzel bir kontra atak organizasyonuyla golü buldu. Tabii golde Bekir'in ciddi pozisyon hatası da buna yardımcı oldu.

Akhisar'ın attığı ikinci golün grafiksel dökümü bu. 5 pas yapıp topu 124 metre dolaştırarak golü bulmuş ev sahibi ekip. Şimdi esas soru şu: Fenerbahçe daha 1-0 gerideyken ve dakika henüz 48 iken nasıl bu kadar top dolaştırıp bu kadar rahat gol attırdı rakibine? Ceza alanına oynanan uzun topu karşılayan rakibiniz ise sizin buna şok presle müdahale edip yeniden atak kurmanız gerekiyor. Geçen yıl Ersun Hoca'nın bu takıma en sert uyarılarından birisiydi bu. Top kaptırılabilir ancak hemen ardından takım halinde önde basarak rakibe top kullandırmayın ve kazanacağız toplarla rakibe tehlikeler yaşatın. Bunu "Şampiyonluğun Öyküsü" serisinde sıkça duyduk kendisinde. Maçın 64. dakikasında anlam veremediğim bir değişiklik gerçekleşti ve Alves çıkıp yerine Emenike geldi. Topal stoper pozisyonuna geçti ve 4-2-4 gibi bir yapıya büründü Fenerbahçe. Zaten orta alanda hakimiyet kuramayan, topu ileriye taşımakta zorlanan, ön liberolu yapısına rağmen sürekli arkasında açıklar veren bir haldeyken neden orta saha sayısı eksiltildi anlam veremedim. Maç 64. dakikadaki bu değişiklikle resmen bitti. Skor belli değildi sadece ve Akhisar çok kasmadığı için 2-0 ile tamamladı maçı. 

Maçın normal kısa yorumu bu. Şimdi genel analize değinsek daha iyi olacak. Öncelikle İsmail Hoca maç sonunda değerlendirme yaparken topa fazla hakim olamadığımızı anlattı. Bu takım bundan önceki 3 hafta boyunca yeterince topa hakim oldu ama üretemedi. Bu çok basit bir sorun tespiti olarak geldi bana. Ayrıca maçın ilk yarısında 14 dakika topla oynayan Fenerbahçe, ikinci yarıda 16.5 dakika oynamış. Toplamda 436 pas yapmış. Yani verilerde çok bir değişiklik yok aslında. Sıkıntı mental. Tabii ki biz burada saha içi sorunlardan bahsedeceğiz. Topa sahip olmakta sıkıntı yaşamayan Fenerbahçe'nin esas sorunları başka. Mesela takım boyu. Maçın istatistiklerine baktığımız zaman 60 metre ortalamayı bulmuş Fenerbahçe'nin boyu. Bu inanılmaz fazla bir sayı. Ortalamaları 45 metre civarında seyrediyor olması lazım. Geçen yıl Ersun Hoca takıma 42 metreyi buldukları için kızıyordu bir maçtan sonra. 35 metrelerde tutmamız lazım diyordu. Aradaki farkı bir düşünün. Geçen yıl 40 metre civarında seyreden takım boyu bu sene 4 haftalık periyotta 56 metre. Ayrıca Akhisar maçının ilk yarısında 57 metre olan takım boyu ikinci yarıda olması gerekenin tam aksine, uzayarak 62 metreyi bulmuş. Takım boyunun kısalması gerekirken uzaması, dağınıklığın en önemli göstergesi. 64. dakikada gerçekleştirilen Alves-Emenike değişikliğiyle Topal stopere geçti ve maalesef takımın orta alanı boşaldı. Ayrıca Sow, Webo, Emenike üçlüsü sürekli ceza alanının merkezinde kalarak oyunu orta alana yığıp rakibin işini kolaylaştırdı. Diego zaman zaman topu alıp kanada kaydı ancak sürekli yana veya geriye oynamak zorunda kaldı. Çünkü yardımlaşan, alan açan kimse yoktu. Yine bir pozisyonda Caner ileri bindirdiğine desteğe kimse gelmedi ve kanat hücumu oluşturamadık. O sırada ceza alanında üç oyuncumuz yine durağan bir şekilde top bekliyordu. Caner de onlara sitemini jestleriyle belli etti.


Kuyt oyundan alınıp yerine Mehmet Topuz girince de takımın düzeni bu oldu. İleri üçlü sürekli merkezde kaldı, Alper ve Topuz sürekli içe kat etti ve iki beke de oyun alanı kalmadı. Takım bu durumdayken gol atması neredeyse imkansız. Hocanın kenardan buna müdahale etmemesi ilginçti. Ettiyse ve oyuncular tarafından benimsenmediyse bu daha ciddi bir sıkıntı. Maç boyunca Fenerbahçe yine hücumda 218 kez topla oynamış. Şimdi geçen yılın bir istatistiğine göz atalım. Geçtiğimiz sezon ligin ilk yarısında hücumda topla oynama ortalaması 176 Fenerbahçe'nin. bu sezon bu sayı daha yüksek ama efektif değil. Hücumda sürekli yana oynayıp bir şeyler denemezseniz topla oynama sayınızın açıkçası bir ehemmiyeti yok. Ayrıca geçen yıl maçın son 15 dakikalarında sprint sayılarında rakiplerine %50'ye yakın fark atan bir Fenerbahçe vardı. Bu sene bu fizik gücünden inanılmaz uzağız. Geçen yılla yaptığım bu kıyaslamalarda asıl niyetim hoca farklarını ortaya koymak değil. Oyun farkını ortaya koymak. 4. haftadan bir hocayı asıp kesmek doğu olmaz.   



Bunlar takımların saha yerleşimleri. Fenerbahçe'nin en ciddi sıkıntısının ileriye top taşımak olduğunu söylemiştik bu maç için. Grafiğe bakıldığı zaman Alper'in Diego'dan daha önde olduğu görülüyor. Halbuki Alper'in pozisyonunda başlayan bir ismin Topal'la Diego arasında kalıp köprü görevi görmesi gerekirdi. Ancak maalesef bu takımda bunu yapabilecek iki isim var. Onlar da Emre ile Meireles. Yoklukları bu takım için çok ciddi bir sıkıntı.

Yine bu grafiklere baktığımız zaman Akhisar beklerinin geriye çok gömülmediğini, önlerinde oynayan kanat oyuncularının da onlara desteğe geldiği görülüyor. Yine oyunu orta alana sıkıştıran Fenerbahçe'ye cevap olarak onlar da merkezi sağlam tutmuş ve kilitlemiş misafir ekibi.

Geçen yıla göre ofansta ve defansta sürekli geriye giden bir Fenerbahçe var. Oturmamış oyun yapısı, bir türlü bir araya gelememiş ideal on bir, oyuncuların ruhsal yapısının çöküklüğü ve ülkedeki futbol ortamı da bir araya gelince işler içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Mesela önceki hafta Emenike krizi yaşandı. Ne şekilde aşıldı belli değil. Bu hafta Alves tamamen hocanın taktik düşüncesinden ötürü oyundan alınmasına rağmen direkt soyunma odasına gitti. Bunlar maalesef hoş şeyler değil. Otorite boşluğu yaşanıyor gibi takımda şu anda. Herkes başıbuyruk hareket ediyor ve bu maalesef sahaya da yansıyor. Kompakt olamayan, blokları tamamlayamayan, hücum-savunma dengesini oturtamayan bir Fenerbahçe var ve her hafta daha da kötüye gidiyor. Acil bir şekilde önlem alınmalı. Yoksa bu gidişle bu takım ilk 3'e bile giremez. Allah sonumuzu hayretsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder