Passolig'le yaşanan sıkıntıdan ötürü az sayıda taraftarın önünde başladı maç. Aslında maçın ilerleyen bölümünde yaşanacak olan, Emre-Emenike krizi şeklinde başlayıp Taraftar-Emenike krizine dönüşen olayı düşününce çok fazla seyircinin olmaması bu noktada ilk kez avantaja dönüştü. Neyse ki bu sorun da bir şekilde atlatıldı. Üzeri mi örtüldü yoksa sorun gerçekten halloldu mu bilmiyorum ama eğer ilk seçenek olduysa ciddi krizler bizleri bekliyor demektir ilerleyen haftada. Umarım böyle bir durum yaşanmaz.
Maçı 3 bölüme ayırmak bence daha doğru olacak. İlk yarı, 45-60 arası ve 60'tan sonrası. İlk yarının kendi içinde de değişkenlikleri oldu buna değineceğiz. 45-60 arasında sahadaki futboldan çok yazının başında bahsettiğim kriz yaşandı. 60'tan sonra yine bu krizin etkisi takım üzerinde görüldü ama bu Fenerbahçe'nin o bölümde bu kadar dağınık olmasının özrü olamaz.
İlk Yarı
Maça bu on birlerle başladı iki ekip. İlk 20 dakikada önde basan taraf Gaziantepspor'du. Bu 20 dakikalık dilimde daha çok geriden oyun kurmak zorunda kaldı Fenerbahçe. Bu da oyunun set hücumuna dönüşmesine neden oldu. Daha çok pas yaparak rakibini açmaya çalıştı Fenerbahçe ve bu dilimde temposunu giderek artırdı. Gaziantepspor akıllı bir baskıyla başlamıştı maça ancak zamanla oyunun kontrolünü eline aldı Fenerbahçe ve geriye yaslanmak zorunda bıraktı rakibini. 20 dakikalık dilimden sonra daha önden oyun kurmaya başladı ev sahibi ekibi ve bu noktada çok ciddi bir avantajı vardı: İbrahim Akın. Daha çok kendi sağ kanatlarına yakın oynadı ve bekine yardım konusunda sınıfta kaldığı için Caner'in önünde muazzam bir boşluk oluştu. Caner de bunu çok iyi değerlendirdi ve adeta otobana çevirdi ilk yarıda o kanadı. Zaten aşağıdaki 90 dakikalık dilimde takımların ortalama yerleşimine göz atacak olursak Caner takım en uçtaki oyuncusu. Gaziantepspor sağ kanadının ne kadar kötü bir yerleşim gösterdiğinin de en önemli kanıtı bu görseller.
Sağ kanattan da Gökhan'ın bindirmeleri oldu ve iki kanadı da etkili kullandı Fenerbahçe ilk yarıda. Ancak bir sıkıntı vardı. Yapılan onca ortaya rağmen neredeyse hiç isabet sağlayamamıştı Fenerbahçe hava toplarında. Burada Moussa Sow ve Emmanuel Emenike ikilisinin ceza sahası içinde hava toplarında etkin olmadığını, net bir pivot santrfora ihtiyacımız olduğunu gördük. Zaten Diego'dan da verim alamayışımızın en ciddi sebebi de bu forvet oyuncularının profili. Özellikle de merkezde oynayan Emenike'nin profili. Daha sonra değineceğim bu konuya.
Dakikalar ilerliyordu ve Fenerbahçe baskısını iyice artırıyordu. Geçen yıl hücum esnasında 3-4-3 gibi bir yapıda oynayan Fenerbahçe'de Mehmet Topal, tipik ön libero yapısından daha uzak bu sene. Daha fazla ileri çıkıp hücumları destekliyor. Buradaki en büyük artıları da zamanlaması ile pozisyon alması. Ne zaman çıkacağını çok iyi biliyor ve savunma görevlerini hiç aksatmıyor. Geçen yılki defansif sorumlulukları hala omuzlarında ve bunu gerçekten başarıyla taşıyor. Bu sene buna ek olarak ofansif sorumluluklarını da artırdı ve takımın yüklendiğinde 2-5-3 gibi bir yapıya bürünmesini sağladı. Fenerbahçe adına uzun vadede çok ciddi kazançları olacak bir gelişme bu. Üstteki takım yerleşimleri görsellerine de dikkat edince Mehmet Topal'ın geçen sezona göre daha önde konumlandığını net bir biçimde görüyoruz. Bu da Fenerbahçe'ye hücumda fazladan bir kişiyle rakibi bunaltma şansı veriyor. Ayrıca ribaundları toplama konusunda da çok ciddi bir avantaj sağlıyor. İkinci yarıda oyunda dağınık bir görüntü sergildei Fenerbahçe ve bu sırada etkili ataklar yapmaya başladı konuk ekip. Bu dönemde Topal ileri fazla destek olamadı ve hücumlarımızda rakipten dönen topları almakta çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Hem savunmada hem de hücumda rakipten kapılan veya boşta olan topları takımına kazandırmak konusunda bir usta Mehmet Topal. Örümcek lakabını sonuna kadar hak eden bir isim.
İlk yarıda, geçen hafta hiç yapmadığımız bir şeyi de yaptık. Kanattan kanada atak yönünü değiştiren paslar ve diagonal paslar. Zaten geçen haftaki Trabzonspor maçında bunu hiç denememiştik. Rakibi açamamamızın en önemli nedenlerinden birisi buydu. Bu hafta, Gaziantep'in takım dizilişine göz attığımızda geniş boşluklar görüyoruz. Bunu sağladığınız zaman zaten hücumda temponuzu yakalayıp ataklar geliştiriyorsunuz.
İlk yarı boyunca %60'ın üstünde topa sahip olan, belli dönemlerde pas oyunu oynayıp Aykut Kocaman dönemini hatırlatan, belli dönemlerde Ersun Yanal futbolunu oynayan bir Fenerbahçe gördük. Bunlara ek olarak da Emre ve Diego'nun etkinliği ile orta alandan yüklendik belli kısımlarda. Pas kapasitesi yüksek bu iki ismin üstünden hücumlar geliştirmeye çalıştık ancak sonuç alamadık. Oyuncu profilimizde bir değişikliğe gitmemiz gerek gibi. Buna birazdan değineceğim.
45-60 Arası
0-0 sona eren ilk yarının ardından daha tempolu bir Fenerbahçe bekliyorduk ancak yanıldık. İkinci yarıya çok dağınık başladı Fenerbahçe. Ne kanat hücumu yapabildi ne pas oyunu oynayabildi. Taraftar da haliyle gerildi ve Emenike'nin yapmış olduğu bir hareketten sonra tribünler gerildi. Emre'nin emenike'yi bu pozisyon için uyarmasının ardından Emenike buna sert karşılık verip kaptanın üzerine yürüdü. Taraftar da buna tepkisiz kalmadı ve ıslıklarla protesto etti. Emenike taraftara da reaksiyon gösterince işler iyice çığırından çıktı ve 60. dakikada Emenike kenara alındı. Webo sahadaydı. Ayrıca Alper ile de Diego yer değiştirdi.
60'tan Sonrası
60. dakika itibarıyla geçen sezonki üç forvetli 4-3-3 yapısına büründü Fenerbahçe diziliş olarak. Ben Diego'nun bu karambol oyununda sahada kalmasını daha mantıklı buluyordum ancak hoca maçı döndürebilmek için takımın ezbere olduğu sisteme döndü. Maalesef bu değişiklikler çok etkili olmadı. Fenerbahçe dağınık görüntüsünden bir türlü kurtulamadı. Sadece bir pozisyonda sağ kanttan gelen ortaya Sow çok iyi yükselip vurdu ancak o da direğin yanından auta gitti. Maç boyunca ürettiğimiz en ciddi ataklardan birisiydi. İkinci yarıdaki ise tekti. Bu noktada psikolojik faktörler biraz devreye girdi. Takım 82. dakikada kazandığı penaltıya kadar geçen 22 dakikalık süreçte taraftar baskısını ciddi şekilde üzerinde hissetti. Bu takım oyununa negatif yansıdı tartışılmaz bir gerçek. Ancak Fenerbahçe tecrübeli isimlerden kurulu bir kadro. Bu tip olaylardan bu kadar etkilenmeye hakkı yok. Bunların dışında dağınık yapısı bozulmadı Fenerbahçe'nin ve 2005 yılından bu yana ilk kez bir penaltı golüyle 1-0 kazandık. O maç da yine Kadıköy'deydi ve yine Gaziantepspor'laydı. Golü atan isim ise kaptan Alex De Souza'ydı.
Üretkenlik Eksikliği
Bence Fenerbahçe'nin en çok konuşulması gerek yanı budur bu maç için. Maç boyunca toplamda 31 tane orta yapmış Fenerbahçe. Bunun 16 tanesi sol kanattan, 13 tanesi sağ kanattan ve 2 tanesi de orta alandan yapılmış. Bunların sadece 5 tanesinden isabet alabilmiş ve yine bunların sadece ve sadece 2 tanesi şut asisti olmuş. Bu kadar ortayı düşününce gerçekten çok düşük bir rakam 2 tane şut asisti. Hava toplarında durum bu. Hücum bölgesinde ise 278 defa topla oynamış Fenerbahçe. Ortadan 172, soldan 51 ve sağdan da 55 defa oynanmış topla. maç boyunca da %60 ile topla oynamış Fenerbahçe ve toplamda 479 pas yapmış. Savunmayı 49 metre ileride kurmuş. Bu sayı ligimizin ortalamasının epey üzerinde. Takım boyu ise 63 metre. Şimdi bu verilere bakınca Fenerbahçe'nin çok baskılı ve üretken bir oyun ortaya koyduğunu düşünüyor insan. Yani maçı izlemeyen bir insan sadece bu istatistiklere baksa Fenerbahçe defalarca gol pozisyonuna girmiş ve maçı da farklı kazanmış sanır. Ancak durum maalesef böyle değil. Bunun sebepleri ne olabilir? Öncelikle kanat etkinliğinin bu kadar fazla olduğu bir maçta yapılan ortalarda isabetin bu kadar düşük olması, şut asistine dönüşememesi merkez forvet oyuncusunun profiliyle ilgili. Emenike ve sık sık onun yanına kat eden Sow, hava toplarında etkili isimler değiller. Emenike maç boyunca hiçbir tehlike oluşturamadı hava toplarında. Sow ise bir kez oluşturdu bu tehlikeyi. Gözler aslında bu durumda hep Webo'yu arıyor. Geçen sezon kanat ortalarında etkinlikler hep Webo ile gerçekleşiyordu. Kanattan gelen ortalardan ziyade, kanattan geliştirilen organize ataklarda Emenike-Sow ikilisi tehlikeli oluyordu. Ancak bu sezon o oyun yapısını çok kısa zaman dilimlerinde sahaya yansıtabiliyor Fenerbahçe. Karabük ve Antep maçlarında kısa kısa bunu başarabildik. Trabzonspor maçında ise hiç yapamadık.
Bir diğer sıkıntı da orta alandan kullanılan toplar. 278 topun neden bu kadar az sayıda tehlike ürettiğine bakacak olursak yine forvet olarak görüyorum ben. Önder Özen'in Ntv Spor'daki 90+ programında söylediği çok önemli bir cümle var: Forvetler sadece oynayan değil, aynı zamanda da oynatan oyunculardır. Evet forvetler sadece oynamazlar. Kendisiyle birlikte diğer forvetleri ve orta sahaları da oynatırlar. Ancak Emenike futbol karakteri olarak oynayan bir isim. Oynatabilme yeteneği çok kısıtlı. Diego gibi bir isimle oynayacaksanız, takımın en önemli parçası olarak onu görecekseniz; önündeki oyuncuların onu oynatması gerekiyor. Webo bu konuda şu anda en uygun isim. Ancak kendisi 3 haftadır yedek kulübesinde. Yani geçen seneki sistemi, hücum karakterini kullanmayıp; daha çok pas yaparak merkez etkinliğinizi artırmaya çalışıyorsanız bunu bu oyuncu yapısıyla başarmanız çok zor. Geçen seneye göre Emre fizik olarak da oyun olarak da çok daha iyi durumda. Yanına Diego gibi bir isim de geldi. Ancak hala üretken değiliz. Oynamak istediğimiz oyun tarzıyla oyuncu yapısı birbirine uyum sağlayamıyor. İsmail Hoca'nın bu konuyla ilgili acil olarak çözümler üretmesi gerekiyor. 3 haftadır üretemeyen bir Fenerbahçe var. Hücum oyuncularının formsuzluğunu da buna ekleyince iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Geleceğe umutla bakmaya devam ediyoruz. 3 maçta 7 puan iyi bir durum ama oyun olarak 3 maçta 7 puanlık oynamadık. Skor tabelası bizi yanıltmamalı. Oyun olarak iyi değiliz ve bu şekilde devam edersek skor tabelasındaki durum da değişecek. Ancak bu karamsar tablonun dönüşümü için elde gerekli olan malzeme var. Sadece bunun üzerine çalışıp doğru seçimleri sahaya yansıtmak gerekiyor. Yolumuz açık olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder