26 Kasım 2014 Çarşamba

1 PUAN KAZANMAK VE DERS ALMAK

        Haftaya lider giren Fenerbahçe ile Şenol Güneş'in öğrencileri arasındaki maç muhakkak ki haftanın en zorlu maçıydı. 90 dakika boyunca da bu görüldü zaten. Son 2 haftadaki iyi oyun ve galibiyetlerin ardından Fenerbahçe adeta lige mesaj vermek için Bursa'ya geldi. Kazandığı takdirde çok önemli bir deplasmandan 3 puan almış olacaktı sarı-lacivertliler ve de rakiplerine ciddi bir gözdağı vermiş olacaktı. Maç aslında sadece üç puanlık değildi. Psikolojik getirileri de hayli fazlaydı. Ancak bu taktik ve psikolojik savaşın kazananı ev sahibi oldu. Skor anlamında kazanamamış olsalar da sahada birçok anlamda galip taraf onlardı.


       Takımlar bu on birlerle başladı maça. Hızlı olan taraf Bursaspor'du. Savunma anlamında "acaba"lara henüz maçın başında sebebiyet veren Fenerbahçe, 3. dakikada topu ağlarında gördü. Josue ve Belluschi'nin hızlı düşünüp uyguladıkları pozisyonda Volkan Şen, Fenerbahçe'nin savunma zaafını çok iyi değerlendirip 1-0 öne geçirdi takımını. Golde Caner-Kadlec ikilisiyle birlikte kaleci Volkan'ın da ciddi bir payı vardı.

       Fenerbahçe yediği golden sonra toparlanmaya çalıştı. Oyunu dönem dönem rakip yarı alana yıkmaya çalıştı ama istediği pozisyonları bir üretemedi. Neredeyse sadece sol kanat işledi. Rakip ilk toplarda önde bastı ve rahat oyun kurdurmadı Fenerbahçe'ye. Bu noktada Meireles de sorumluluktan kaçtı. Topal savunma arasına gelip oradan bu işi yapmaya çalıştıysa da çok verim alamadı Fenerbahçe. Emre Belözoğlu eksikliği net bir biçimde hissediliyordu sahada. Bu dönemde Diego sorumluluk almaya çalıştı. Sık sık orta yuvarlağın gerisine gelip oyun kurmaya çalıştı. Bu aslında kendisini hem fiziki olarak yıprattı hem de ideal bölgesinden uzaklaşmasına yol açtı ve doğal olarak da verimini düşürdü.

        Fenerbahçe önde basan rakibinin baskısını kırsa bilse dörtlü veya beşli bir orta alan bloğunu savunmanın önüne kurdu Bursaspor ve adeta boşluk tanımadı sarı-lacivertlilere. Bu oyuncu yapısıyla Fenerbahçe'nin rakibi açmasının tek yolu bence kanatları kullanmaktı. Ancak Topal'ın, Meireles'in ve Gökhan'ın  kötü performanslarına Caner'in de oyundan alınmaları eklenince Fenerbahçe adeta çöktü ofansta. İlk yarı yine ikinci yarıya oranla daha iyiydi Fenerbahçe. İkinci yarı ise golü bulmuş olmasına rağmen adeta sahadan silinmişti sarı lacivertliler. golü bulduğu 65. dakikadan sonra bir 10 dakika kadar varlık gösterdi ama sonra yine aynı senaryo devam etti. adeta 1 puana sevindi Fenerbahçe. Peki bu sıkıntılar nelerden kaynaklandı? 90 dakikaya birkaç başlıkta göz atalım:

MEHMET TOPAL

       Geçen yılki Ersun Yanal futbolunun kritik ismiydi topal. Şampiyonluğun bana göre saha içindeki en kilit ismiydi. Çok fazla isim ön plana çıktı. Genel olarak da Caner Erkin şampiyonluğun kritik ismi seçildi insanlar tarafından ama bence baştan beri anahtar ismi Topal'dı. Fenerbahçe, 2012-2013 sezonunun ikinci yarısından bu yana 3 forvetle 4-3-3 oynuyor. Geçen yıldan beri de Caner-Gökhan ikilisiyle ofansif bekler kullanarak adeta 7-8 kişiyle hücum ediyor. İşte bu noktada takımın kontra zaafı yaşamaması açısından Topal en önemli rolü üstlendi. Hava hakimiyeti, alan parselizasyonu, ribaund alması, savunmayı üçlemesi, beklerin boşluklarını doldurması, kesiciliği gibi üstün özellikleri ve  kritik rolleriyle Fenerbahçe'nin hem takım savunmasını hem de hücum devamlılığını sağladı. Rakibi ilk karşılayan, doğru pozisyon alarak hem kendisinin hem de savunamadaki arkadaşlarının alan dağılımını kolaylaştıran, rakibi yıpratan ve topları çalarak da atakları yeniden başlatan isim oldu Topal. Ancak Bursa maçında, Fenerbahçe kariyerindeki en kötü maçlarından birisini oynadı. Bu da hem takım savunmasını zaafa uğrattı hem de hücumda etkisiz bir Fenerbahçe oluşmasına neden oldu. Buna ek olarak Meireles'in de gölge adamlaşması, oyun kurmaktan kaçınması Fenerbahçe'nin orta sahasının Bursaspor orta sahası karşısında ezilmesine neden oldu. Maç boyunca bu orta saha eksikliğini yaşadı Fenerbahçe.

CANER'İN OYUNDAN ERKEN ALINMASI

        Caner geçen sezon Erciyes maçında da bu tip bu durumla karşı karşıya kalmıştı. Açıkçası çok ders aldığını söylemeyiz. Ancak bence bu maçtaki ruh hali geçen senekinden farklıydı. Yine gergindi ama kırmızı karta o kadar meyilli değildi. Yine de bu kısım İsmail Hoca'nın değerlendirmesi gereken kısımdı ve Caner'i oyundan almakta karar kıldı. Ancak benim burada eleştireceğim nokta Caner'in ofansif veriminden mahrum kalmak. Gerçekten oyundan alındığı 35. dakikaya kadar Fenerbahçe'nin hücumlarının neredeyse tek etkili ismiydi. Gökhan'ın formu çok iyi değildi ve orta alana kilitlenen oyunu açmak ancak kanatlar yoluyla olabilirdi ve bu noktada da eldeki tek alternatif Caner'di. Ancak hoca bu riski almayı tercih etmedi ve Caner maçı tamamlayamadı. Savunmada verdiği açıklar da Caner'in çıkmasında etkili oldu ama bu sadece Caner'le ilgili bir sıkıntı değildi. Takım savunması genel anlamda kötü durumdaydı ve bunda yine Topal'ın formsuz oluşu baş etkendi. Zaten üstte değindim bu konuya.
Gökhan'ın bu sezon görev aldığı 10 maçtaki(892 dk.) saha yayılışı


Caner'in bu sezon görev aldığı 9 maçtaki(659 dk.) saha yayılışı

Aslında anlatmak istediğim biraz da bu. Caner süre aldığı dönemde, kendi kanat koridorundaki yayılışını daha çok orta alanın ön bölgesinde hücum kısmında yapıyor. Yani 2. ve 3. bölgede daha çok topla oynuyor Caner, oralarda daha fazla zaman geçiriyor. Gökhan ise 2. bölgeye daha fazla mahkum kalmış Caner'e oranla. 3. bölgede Caner'den çok görünmüş olma sebebi de aradaki yaklaşık 250 dakikalık süre farkı. Kendi aldıkları süreler içerisindeki, kendi yayılışlarını kontrol edersek ve oranlarsak Caner, Gökhan'dan daha fazla 3. bölgeye gitmiş. Bu da zaten bizim için ne kadar önemli bir hücum silahı olduğunu anlatmaya yetiyor. Bursa maçında da bundan dolayı hocanın onu oyunda tutmasını beklerdim.


DİEGO-SOW DEĞİŞİKLİĞİ VE EMRE

       İkinci yarıda 56. dakikada sakatlandı Diego ve yerine Sow girdi. Emenike, bu tip maçlarda stoperler arasında adeta eriyip gidiyor. Bu oyun bilgisine çok fazla sahip değil. Böyle durumlarda kendisini sağ veya sol kanada yakın oynatmak en mantıklısı. Zaten Sow oyuna girdiğinde merkeze geçti ve Emenike de sol kanada kaydı. Bu dakikadan sonra Emenike sahada varlık gösterebilmeye başladı. Ancak yine de benim takıldığım nokta Emre oldu. Oyuna girmesi için neden 85. dakika beklendi anlayamıyorum. Hafta içi 3-4 antrenmana çıkabilmiş, 90 dakikayı çıkaramayacağı aşikar ama en azından son yarım saatlik dilimde kendisi kullanılabilirdi. Çünkü hem orta saha dinamizmi için hem de oyun kurup topu yönlendirebilmek açısından etkili olurdu Emre.





      Takımların saha yayılışları üstteki görsellerde. Özellikle de ikinci yarı Fenerbahçe sağ kanadı perişan hale gelmişti. İki görüntü arasındaki farklara bakıldığında bu net bir biçimde görülüyor. Bakambu ve Aziz birbirlerine yakın oynamışlar ve Aziz orta alan çizgisinde. Gökhan ise sağ koridorda adeta tek başına kalmış. Diego'yu ve Bursaspor orta alan dağılımını incelediğimizde de yine Diego'nun neden etkisiz kaldığı ortaya çıkıyor. Kalabalık rakip orta alan içinde kaybolan, geriden yeterli desteği alamayan Diego da maalesef kayıpları oynadı. Tabii ki beklenenin altında kalsa bile ne kadar koştuğunu, mücadele verdiğini ve sorumluluk almaya çalıştığını yadsıyamayız.

Genel anlamda Bursaspor orta sahası karşısında ezilen, bireysel performansların düşük kaldığı, değişikliklerin etki etmediği bir maçtı Fenerbahçe için. İlk yarıda çok mahkum bir oyun oynamadı Fenerbahçe ama üretkenlikten de uzaktı. İkinci yarıda ise işler iyice sarpa sardı ve adeta kabus gibi bir 45 dakika geçildi. Futbol şansının yanımızda olmasından ötürü 1 puanı kurtarabildik. Gelecek maçlar ciddi dersler çıkarılabilecek bir maçtı bu maç. Ben 1 puanın çok kötü olmadığı kanaatindeyim. Eğer gereken dersler alınırsa bundan sonra 7 maçın 7'si de kazanılabilir. Buna engel hiçbir durum yok. Ayrıca Deigo'yu daha çok iç saha maçlarında kullanmamız gerektiğini de gördük bence. Bir önceki Çaykur Rizespor maçıyla birlikte düşünülüp değerlendirildiğinde çıkarılacak çok fazla ders var. İsmail Hoca ve ekibi bu derslere çalışıyordur. Birçok şey olumsuz geçse de uzun vadede bizim için iyi bir maç olacağı kanısındayım. Yolumuz açık olsun. Ne olursa olsun bu ligin anahtarı hala bizim elimizde. Şampiyonu Fenerbahçe belirleyecek.

(sokriston)

23 Kasım 2014 Pazar

OBRADOVIC'İN TENCERESİ, IVKOVIC'İN DEĞNEĞİ, KAAN KURAL'IN AT GÖZLÜĞÜ

İsminden de anlaşılacağı gibi bu yazı üç ayrı başlıktan oluşuyor aslında. Obradovic, Ivkovic ve Kaan Kural. Nasıl yani diye soranları yazının devamını okumaya davet ediyoruz.

Daha önceki bir yazımızda Obradovic'in planları için bir şeyler karalamıştık. Merak edenleri şöyle alalım.  O yazıda özetle; Obra'nın hem sözleşmesi devam eden oyuncuları değerlendirmek hem de Kleiza fiyaskosu ile sezonu bitirmek zorunda kaldığını ve bu sene kendi kadro mühendisliği ile bir şeyler planladığını anlattık.

2014-15 sezonuna bir iyi bir kötü başlangıç yaptı Fenerbahçe Ülker Euroleague'de. İlk iki maçında Milano ve Turow'u geçen ekibimiz, daha sonra Pao hezimetini yaşadı ve ardından kıl payı da olsa evimizde Barca'ya boğun eğdik.

Kaybedilen iki maçtan sonra eleştiriler oyun kurucu ekseninde yoğunlaşmıştı. (belki hala da öyle) Hickman'ın kalitesi dahil her yönü tartışılıyordu. Bogdan Bogdanovic henüz takıma adapte olamamış ve sahada yer aldığı dakikalarda verimliliği çok düşmüştü. Olay dönüp dolaşıp Obradovic'in yaptırdığı transferlere ve oyun sistemine geliyordu. Oysa ki biz "güzel bir takım" kurulduğunu iddia etmiştik. Elbette ki eleştirilerde haklılık payı vardı. Yine de savunmamız temel anlayışı yerindeydi ve hücumumuzdaki problemler de aşılamayacak gibi değildi. Umutlu olduğumuzu hem burada hem Fenerbahçe Sözlük platformunda defalarca dile getirdik.

EL'de oynanan 3. ve 4. maçın istatistikleri umutsuzluğa düşürecek derecede kötü sinyaller veriyordu. Kabul etmek gerekir ki Pao maçı örnekleme alınamayacak derecede ekstra bir maçtı.Rakip takımın maç içerisinde %90'lara oranda üçlük atması ve maç boyu 54 sayıyı sadece üçlükten bulması  gardımızı düşüren en önemli unsur oldu. Aynı maçta Fenerbahçe 21 denemede 4 üçlük bulabiliyordu. Halbuki asist ve top kaybı rakamları da fena değildi. Fakat şunun altını önemle çizmek gerekir ki Goudelock ve Bogdanovic'in takım içindeki rolünü benimseyememesi Fenerbahçe'nin atak planını çok etkiliyor. Bu ikili birbirine takıma adapte oldukça Fenerbahçe'nin dış atış yüzdesinde gözle görülür bir değişim olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Fenerbahçe Pınar Karşıyaka, Bayern Münih,
Galatasaray ve Milano maçlarında topu nispeten daha iyi paylaştı ve çok da zorlanmadan aldı maçı. Obradovic'in tencereye koyduğu malzemelerden bir yemek kokusu gelmeye başladı.

Fenerbahçe'nin mevcut kadro yapısında fundementalı yüksek, all around oyunu iyi becerebilen, genel olarak da savunma zekasına sahip Bogdan Bogdanovic, Goudelock, Emir Preldzic, Kenan Sipahi, Bjelica; hatta çok forma şansı bulamasalar da Melih, Serhat, Berk gibi basketbolcuların yanına Heurtel'i eklemek takım oyununu zedeleyecektir. O yüzden Hickman konusunda biraz daha sabırdan yanayım.
Yazımızın ikinci şahısı Dusan Ivkovic. İvkovic senelerdir para harcayıp bir türlü eski ekol günlerine dönemeyen Efes için belki de son başvuru mercii idi. Artık yapsan yapsan sen yaparsın denildi Dusan'a. Anadolu Efes'in kadro yapısındaki başlıca eleştiri de guard pozisyonunda yeterli sayıda kaliteli oyuncu bulunmadığı idi. Draper, Janning transferleri pek şaşaalı olmayan, görev oyuncusu transferleri idi. Oysa ki Ivkovic, Cedi Osman ve Furkan Korkmaz'ı rotasyona katarak hem Türk basketboluna büyük bir iyilik yaptı hem de Anadolu Efes'in guard pozisyonunda elini güçlendirdi. 


Bir savunma virtüözü olan Ivkovic, bu özelliğini jet hızıyla Efes'e yerleştirdi. Adeta sihirli değneği ile dokundu takıma. Her topa atlayan, sıkı savunma yapan, dolayısıyla kapasitesinin tamamına yakınını sahaya yansıtan bir takım ortaya çıktı. Evet, bu takım bir sonraki turda daha çok zorlanabilir ama geleceğe yönelik çok önemli bir adım atmış oldular.

Geçtiğimiz günlerde sporaslan.com'da Kaan Kural'ın bir röportajı yer aldı. Yaptığı teknik yorumları hayret ile okudum. Kaan Kural'ın NBA tandanslı basketbol bilgisine saygı duymakla birlikte söz konusu Galatasaray olunca sağlıklı yorum yapamadığını düşünüyorum.

Fenerbahçe ile Galatasaray'ın kadro yapısını değerlendirdiği şöyle sözleri mevcut: "Kadro bu sezon çok iyi. Her konuda alternatifi var, esnekliği var, değişkenliği var. Nolan Smith kalsaydı onu 1 numarada oynatabilirdiniz, Carlos Arroyo’nun dinlendirilme imkanı olurdu. Çok farklı özelliklere sahip kanatlar var, dünya basketbolunda kanat oyuncularının değişkenliği çok önemli. Pocius’undan Micov’una,  Aradori’sine...  Hepsi farklı tip oyuncular. Mesela Fenerbahçe’nin sorunlarının en önemlisi aynı tip oyunculardan kurulmuş olması." 



Aynı tip oyunculardan kurulduğunu iddia ettiği Fenerbahçe'de ben aynı tip iki oyuncu bile göremiyorum. 4 numara pozisyonunda Bjelica ve Vesely, 5 numara pozisyonunda Semih ve Zoric-Oğuz ikilisinin, Emir ve diğer oyuncuların, Goudelock ve Bogdan Bogdanovic'in, Kenan Sipahi ve Hickman'ın ve bu saydığım bütün oyuncuların birbiriyle oyun tarzı anlamında, yani Kaan Kural'ın aynı tip diye anlattığı anlamda en ufak bir benzerlikleri yok. Fenerbahçe kadrosunda sadece Oğuz ve Zoric ikilisini benzer tarzda farzetmek mümkün. İşin Avrupa yakasında ise bu benzerlikler bence daha da mevcut. Guard rotasyonunda Aradori dışında doğru düzgün all aorund oyuncu yok. Takım Arroyo'nun eline haddinden fazla bakıyor. Sanırım kendisi moda olan "oyun kurucu yok" argümanından yola çıkarak, biraz da ait olduğu camiaya yaranma güdüsüyle basketbola ihanet eden yorumlarda bulunmuş. Geçen seneki final serisi yorumları ile zaten hanesine eksi puan yazdırmıştı.



"Kadro harika ama kadrodan bahsedemezsin ki.  Bence Nolan Smith en önemli oyuncuydu. Arroyo’yu Hagi ile paralel tutarsan, Nolan Smith oynasaydı Popescu olurdu. Popescu’nun önemini anlarsan ne kadar değerli olduğunu görürsün.
Vougioukas’la Furkan tamam!  Savunma bitti, başka kimseye gerek kalmadı. Nathan Jawai işin hucüm kısımını yaparsa... Bitmiyor ki! Galatasaray’ın kadrosu acayip. Jawai iç tehdit, Zoran Erceg dış tehdit. Furkan çok iyi savunmacı, Vougioukas daha uzunu. Her şey var!"

Kaan Kural'ın her şey var dediği Galatasaray pota altı nedense pota altı güçlü her takım karşısında delik deşik oldu. Bunu önceden görmek de çok zor değildi. Elbette Furkan ve K.Gönlüm iyi savunmacılar fakat bu iki oyuncudan hücumda katkı almak mümkün olmadığından Erceg gibi, Jawai gibi savunma konusunda yoksul oyuncularla oynamaya makhumsunuz. Sanırım Kaan Kural bütün pota altı oyuncularını aynı anda oynatmayı düşünüyor. Oysa ki basketbolda kadro kimyası dediğimiz nosyon "o var bu var" şeklinde değil, "o varken, bu var" şeklinde analiz edilmeli.

(dmitri fedorovic)