2 Mayıs 2015 Cumartesi

KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER YAPMAK*

Fenerbahçe Ülker ile Euroleague F4'u yaşayarak yılların özlemini giderdiğimiz şu günlerde Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında haddimi aşarak birkaç filozofik laf etme gafletinde bulunmak istiyorum.

Bunun birçok boyutu olabilir fakat ben sportif boyutu ile ilgili soruyorum. Başarıya nasıl ulaşılır? Elbette bu sorudan önce başarı nedir sorusunu da cevaplamak gerekir ama bu konuda şimdilik daha yüzeysel kalalım ve başarı konusunda daha genel geçer tatminleri kıstas olarak kabul edelim. Cevaplarınızı duyamıyorum ama birkaç fikrim var.
  1. Mali uygunluk,
  2. Altyapı,
  3. Fiziksel ortam,
  4. Koordinasyon,
  5. Nitelik ve nicelik olarak yeterli personel.
Şıkları onlarca olacak kadar çoğaltabiliriz ve irili ufaklı hepsi de başarıya giden yolda önemli bir değerdir de. Neyse ki şu an bestseller raflarında yeri garanti bir uyduruk kişisel gelişim kitabı yazmıyorum. O yüzden kısa yoldan söylemek istediğimi söylemek istiyorum. Yukarıdaki şıklar ve daha fazlası ile "takım olunur".

Bütçe (mali uygunluk), basketbol eğitimine ve gençlere verilen önem (altyapı), Ülker Sport Arena ve tesisler (fiziksel ortam), Maurizio Gherardini, Obradovic, Ömer Onan ve basketbolcular ( koordinasyon ve personel). Fenerbahçe Ülker özelinde tüm bu şartları yerine getirmek eşittir başarıyı getirmek olmayacaktı. Olsaydı zaten salona çıkmaya gerek yoktu.




Bir spor kulübü gerçekten büyükse tarihinde istemeksizin bazı sembolleri ortaya çıkarır. Bu sembol bazen kulüp başkanı bazen sporcu hatta bazen bir kulüp emekçisi bile olabilir. Stadyumlarında, salonlarında ve diğer başka tesislerinde bunların izini görmek mümkün olur. Sol bek Şenol Ustaömer 1988'de Fenerbahçe kadrosuna katıldığında ve 103 gollü muhteşem kadronun asli unsurlarından olduğunda bugünlerde sol bekimizi koruyan Caner Erkin dünyaya gelmişti. 

Kulüplerin tarihi değiştirilemez ama geleceği yorumlaması ve felsefesini değiştirmesi gerekir. Günümüz basketbolu da bu açıdan değerlendirilmeli. Biraz da eski kafa ile Melih Mahmutoğlu'nun İbrahim Kutluay olmasını beklerseniz bolca eleştiri yöneltmeniz olağandır. Oysa ki günümüz basketbolunda ne Bodiroga var ne Kutluay ne de Myers. Melih bizim Brad Oleson'ımız, Jaycee Carroll'ımız olmalı. Navarro'nun bile Navarro gibi oynamadığı düşünülürse basketbol temel anlayışının da değişmesi elzem. İşte Obradovic'in başarısı da bundan kaynaklı. Hemen her bölgede fundamentalı yüksek ve doğal olarak takım oyununa yatkın oyunculardan modern bir basketbol takımı ulaştırmaktı hedef ve büyük ölçüde gerçek oldu. Dışarıdan bakılınca bu konuda en sıkıntılı oyuncu Goudelock'tı. Onun şu an geldiği noktada bireysel oyununu minumuma indirdiğini görüyoruz. Bana göre ise asıl sıkıntı Bogdanovic'te. Çünkü Obradovic'in ona biçtiği kıyafet çok farklı ve hala daha o kıyafet ona bol geliyor. Savunmada penetreye karşı hep bir adım geride kalıyor, topu elinde çok tutuyor ve hamle yapmakta geç kalıyor. Onun potansiyelinin elbette farkındayım ve bu sene olmasa bile önümüzdeki sene Obradovic ondan "beklediği 3 numara"yı yaratabilir. Ve tekrar kişisel yorumumu eklemem gerekirse onun sahadaki rolü biraz törpülenebilir.

Spor kulübü olmakla ile ilgili konuşuyorduk. Spor kulübü iseniz var olduğunuz branşlarda kendi efsanelerinizi yaratırsınız. 
Kim Yeon Koung.
Eda Erdem Dündar.
Birsel Vardarlı.

Efsane yaratmak için ise bir şampiyonun ruhuna sahip olmalısınız yukarıdaki şıkların hepsinin de önünde.

*2003 yapımı Ahmet Uluçay filmi.

Dmitri Fedorovic

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder