31 Ekim 2014 Cuma

KÖTÜ GÜNLERDE FENERBAHÇE TARAFTARININ MOUSSA SOW İLE İMTİHANI

Senelerdir onlarca farklı sebepten kimyası bozulan Fenerbahçe taraftarının tribündeki tepkileri de giderek dengesizleşiyor. Fenerbahçeli olmak ne kadar mükemmel bir duygu olursa olsun sinirleri yıpratma açısından ve dengeyi yitirme açısından da o kadar mükemmel bir duygu.

Şike sürecinden sonra 2 yıl boyunca gerçekten çok yıprandık. hem saha içinde hem saha dışında bir sürü sıkıntıyla boğuştuk. Başarılıydık da bu süreçte ama lig şampiyonluğu gelmediği için herkes huzursuzdu. Ardından geçen sezon Ersun Hoca geldi. Tarihimizin en erken şampiyonluğunu yaşadık. Hatta kafalarda, içerideki Bursaspor maçını aldığımızda şampiyon olmuştuk. Sadece matematiksel garantiyi bekliyorduk. Düşünün; Arena‘ya gidiyorsunuz, bitime 6 hafta var ama siz hiçbir şeyi umursamıyorsunuz çünkü kafada kupayı kaldırmışsınız. Harika bir duygu. Tam bu rahatlığı özümseyip artık yeni sezonun şampiyonluğuna odaklanıp şampiyonlar ligi hayali kurarken teknik direktörünüz gidiyor. 4 senedir yardımcı antrenörlük yapan eski futbolcunuz takımın başına geçiyor. Taraftar sevmiş Ersun Hoca‘sını, ısınmış ona. Uzun vadeli hayaller kuruyor ama başkan çıkıp iki-üç oyuncunun gazıyla kovuyor Ersun Hoca‘nızı. Neyse diyorsunuz bir şekilde. Fenerbahçe sonuçta burası, dalgalar eksik olmaz. "Bir lig başlasın hele." diyor herkes. Asıl kıyamet o zaman kopacak işte, haberimiz yok. 


Lig başlıyor. 7 hafta geçiyor. Deplasman galibiyeti yok. İçerideki maçları da ya penaltıyla alıyorsun ya da rakiplerin basit hatalarıyla. Hatta bırak gol atmayı gol pozisyonuna bile giremiyorsun. 7 maçta alınan 13 puan var elde. Atılan 9 ve yenilen 8 gol var bir de. Oynanan oyun mu? O yok işte. Sahada oyun filan oynanmıyor, gerçekten bir sistem yok takımda. Oyuncular desen her biri ayrı alemde. Formsuzluklar, sakatlıklar, ruhsuzluklar, disiplinsizlikler, acayip kırmızı kartlar vs. ne oluyor lan bu takıma diyorsunuz? Cevap yok tabii ki. Harbiden ne oluyor lan bu takıma? 2-3 ay içerisinde nasıl kesinlikler yerini soru işaretlerine bırakmıştı? Doğru ya! Burası Fenerbahçe.


İsmail kartal‘a  mı kızmak lazımdı? Yoksa destek mi olmalı var gücümüzle. İkisini de yapamamaktayız bu aralar. Saha içindeki taktik ve performans yanlışlıklarına/eksikliklerine kızarken bir yandan da desteklemek gerekiyor çünkü hala Fenerbahçe futbol takımının başında o var. O gitsin diye yenilmeyi isteyecek kadar küçülmek olmaz. Ancak bir tek şunu istiemek lazım Hoca'dan: şu takımın artık bir sistemi olsun. Oturması zaman alsın mesele değil ama sistemi olsun. Ne oynadığını ve oynayacağını bilsin takım. Sabır da vakit de çok bizde. Sabretmeyi kimse bizden iyi beceremez zaten. Yeter ki umut olsun sahada. 

Tam da bu sırada durup düşünülmesi gereken bir nokta var: oyuncular. Geçen sezonun ikinci yarısında çalışmamak için hocayla sıkıntılar yaşayan, sezon sonunda hocayı gönderen adamlar şu an ne düşünüyor acaba? Aldıkları paraları helal diye yiyebiliyorlar mı(her oyuncu için değil bu sözüm. süreçteki baş aktörlere)? Takım bu sene çok çok rahat şampiyon olabilmeli. Ligin durumu bu ama şampiyon olma ihtimalimiz giderek azalıyor. Ya olamazsak ne düşünür bu efendiler? Aldıkları parayı filan da geçtim. Vermesin yönetim o parayı. Sen verirsen adam niye almasın değil mi? Kendilerine olan saygılarını merak ediyorum. Aynaya baktıklarında ne görecekler acaba bu takım başarısız olursa? Sadece başarı da değil derdim. İşini yapan adamı yollamak, kendi keyfin için yollamak başlı başına bu sorularıma cevap gerektirir. Bir de sahadaki pasif ve ruhsuz halleri var. Her şeyini maddi ve manevi olarak bu kulübe aktaran yüz binlerce insanın emeğini bu kadar kolayca yok sayabilmek, hatta ihanet edebilmek ve hala kendini fenerbahçe efsanesi olarak görebilmek nasıl bir duygu acaba? Sadece 7 hafta oldu. Karalar bağlamak için erken. Umalım da silkinip kendilerine gelirler.




Taraftarın asıl çelişkisi ise Moussa Sow. Bu adamı bu kadar sevdiren şey ne? Emenike kabul ki çok formda değil. E Sow'un da bu adamdan aşağı kalır yanı var mı? Çok fazla mücadele ediyor da fark mı edilmiyor? Sow oyundan çıkarken bütün tribünler adını haykırıyor. Elbette tribünler adını haykırsın lafımız yok ama her oyuncuya yapılmıyor bu. Sahada mücadele eden adamlara çifte standardın alasını uyguluyor taraftar. Bakıyorsun bu adam götü göbeği salmış, formsuz ve hatta bazen ruhsuz ama taraftar hala taparcasına seviyor bu adamı, destekliyor. Tamam taraftar bazı oyunculara özel bir ilgi gösterir ama Sow‘unki abartı haline geldi. Secdeye gidiyor diye mi bu halde acaba? Ya hu Selçuk kaç senedir takımdasın bir secdeye gitmek aklına gelmedi ha! Bu kadar laf işitir miydin yoksa! Gerçekten de insan farklı sebepler aramaya başlıyor Sow‘la ilgili. Umarım kendisini toparlar da bu taraftarın aşırı sevgisini yeniden hak etmeye başlar. Hiç bu kadar kötü olmamıştı formu. Mevcut "sempatik" imajını "sürdürülebilir" kılmak onun elinde. Ya da sonsuz bir krediye mi sahip? Zaman gösterecek.

Başlarda da bahsedildi bu taraftar çok çekti diye ama şu oyuncu değerlendirmelerine bir standart getirsinler artık.  Haftadan haftaya adam asıp durulmasın lütfen. Bir oyuncunun profili vardır. Ne oynar, nasıl oynar, kaçlık oynar, takıma ne verir, devamlılığı nasıldır, rolü esnek midir vs. bunları bilirsin. Onun dışında da uzun lig ve kupa maratonlarında performansına göre yorum yapılır. Bu işin doğalıdır ama bizde durum bazen farklı işliyor. Hele de takım iyi gitmiyorsa... Adam bir hafta göğe çıkardığı oyuncuyu öbür hafta futbolcu saymıyor. Yahu güzel kardeşim bir sakin ol. Tamam kötü oynadıkları için eleştirelim ama bir standardımız olsun değil mi? Hayat denge üstüne kurulu çünkü. Futboldan nasıl soyutlarsın ki bu işi? İşte bu konuda biraz sitem etmek lazım renktaşlara. Lütfen azıcık standart tutturun. Başarısızlığın olduğu yerde devreye "adam asmaca" oyunu giriyor. Sadece futbol için de geçerli değil bu durum. Bugünlerde basketbol takımımızın da benzer bir süreçten geçtiği görülebilir.

Türk futbolu sürekli dibe indikçe zihniyetlerde doğru orantılı dibe iniyor. Bundan bağımsız olarak; bizim takım içi değişkenler öyle keskin ki Türk futboluna gerek kalmıyor. Sağ olsun başkanımız filan bir şekilde gidişatı bir anda bambaşka hale getiriyor. Halbuki istikrarı azıcık yakalasak iş tamam olacak. 

(yazı sokriston'a ait. ufak tefek düzenleme ve eklemeler dmitri tarafında yapılmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder