Epey zamandır içimizde bir şeyler biriktikçe birikiyor. Fenerbahçe camiası çok zor bir süreç atlattı. Zaman zaman bu birikenleri yazı yoluyla dışıma attım. Fenerbahçe Sözlük'ten birkaç arkadaş açtık blogu da zaten. Bu birikenleri yazdığım zamanlar blog olmadığı için alakalı bir iki linki atacağım sözlükte yazdıklarımdan. İlgisini çekenler olursa okuyabilirler. Aziz Yıldırım hakkında fikrimin nasıl değiştiği de görülmüş olur süreç içinde.
http://fenerbahcesozluk.net/31239.id
http://fenerbahcesozluk.net/111724.id
Bu yazıyı yazmama sebep olan esas olaya geleyim. 29 Ekim 2014 tarihinde; Burhan Felek Spor Salonunda oynanan Fenerbahçe - İstanbul BŞB erkekler voleybol maçına ve Fenerbahçe Ülker Sports Arena Metro Enerji Salonunda oynanan Fenerbahçe - İstanbul Üniversitesi kadın basketbol maçına bilet satışını durdurarak taraftarın polis yardımıyla içeri alınmaması.
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın geçen hafta sarf ettiği "Bir daha böyle bir olay olursa sahaya girip tepkimi göstereceğim. Hep aynı grup. Gerekirse tribünlere taraftarı aldırmayacağım. Bunları statlara sokmayacağım." açıklaması geldi tabii hemen akıllara. Benim GFB grubuyla hiçbir bağım yok. Kendilerine sempati de duymuyorum. GFB grubunun ismini anmamın sebebi Aziz Yıldırım'ın bu olayların sorumlusu olarak onları görmesi. Sorun da bu. Yok abi öyle bir durum. Valla bak. Fenerbahçe tribününde başkanı eleştiren, tepki gösteren kesimi tek gruba indirgememek gerek. Eleştirinin kulübe ihanetle hiçbir alakası yok. Fakat bu son yapılan taraftara ihanettir. Taraftara ihanet etmek de bir yerde kulübe ihanet etmektir. Fenerbahçe'yi var eden varlığının devamını sağlayacak olanlar taraftarlarıdır. Fenerbahçe'yi ileri taşıyacak olanlar da yönetim kadrosudur. Yönetim kadrosu kulübün sahibi değildir. Taraftar tepkisini yersiz görülebilecek olsa dahi voleybol maçında da gösterebilir, basketbol maçında da gösterebilir. Futbol maçında tepki gösterince fırça yiyorlar zira nerede göstersinler? Üste passolig zırvası çıktı yetmezmiş gibi. İnsanlar susturulmak isteniyor bu ülkede. Belli gücü olanlar protestolara dayanamıyor. Kaderimiz böyle demek.
12 Mayıs 2012 tarihinde Galatasaray ile oynadığımız şampiyonluk maçında bugün taraftarı içeri sokmamak için yardım alınan polis koca stadı biber gazına boğdu. O zaman senin taraftarına bunu yapan polisi de kullanacaktın yani başkan. Benim için sözün bittiği noktalardan birisi bu.
Yahu bu kaçıncı krizimiz ve kaçıncı kez krizin başrolünde Aziz Yıldırım var. Daha geride kalan anons rezaleti. Tribünü bölmesi. Alex'in olaylı ayrılışındaki tavrı. Şampiyonluk gecesinde yaptığı "paralı köpekler" çıkışı. ERSUN YANAL'IN gönderilmesi. Son olarak da taraftarın tribüne "davetiyeyle" alınması. Biz bu kulübü bildiğimiz gibi seveceğiz. Kulüp nasıl sevilir bunu öğretmekten vazgeç başkan. Aymazlık düzeyine vardı yapılanlar. Yeter. Bizimki de can.
Futbola karşı en hevessiz sezonumu geçiriyorum uzun zamandan bu yana. Ersun Hoca'ya yapılanları kimse sineye çekmedi. Takımı nisan ayında şampiyon yapan hoca artık futbolculuktan başka yerlere kaymış belli birkaç ismin şikayeti yüzünden saçma bir sebeple istifaya zorlandı. Böyle yönetim olur mu? Futbolcunun isteğine göre yönetilir mi takım ya? Tepkiler bu ayıbın unutulmamasındandır.
(unfaithful)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder