Daha önceki bir yazımızda Obradovic'in planları için bir şeyler karalamıştık. Merak edenleri şöyle alalım. O yazıda özetle; Obra'nın hem sözleşmesi devam eden oyuncuları değerlendirmek hem de Kleiza fiyaskosu ile sezonu bitirmek zorunda kaldığını ve bu sene kendi kadro mühendisliği ile bir şeyler planladığını anlattık.
2014-15 sezonuna bir iyi bir kötü başlangıç yaptı Fenerbahçe Ülker Euroleague'de. İlk iki maçında Milano ve Turow'u geçen ekibimiz, daha sonra Pao hezimetini yaşadı ve ardından kıl payı da olsa evimizde Barca'ya boğun eğdik.
Kaybedilen iki maçtan sonra eleştiriler oyun kurucu ekseninde yoğunlaşmıştı. (belki hala da öyle) Hickman'ın kalitesi dahil her yönü tartışılıyordu. Bogdan Bogdanovic henüz takıma adapte olamamış ve sahada yer aldığı dakikalarda verimliliği çok düşmüştü. Olay dönüp dolaşıp Obradovic'in yaptırdığı transferlere ve oyun sistemine geliyordu. Oysa ki biz "güzel bir takım" kurulduğunu iddia etmiştik. Elbette ki eleştirilerde haklılık payı vardı. Yine de savunmamız temel anlayışı yerindeydi ve hücumumuzdaki problemler de aşılamayacak gibi değildi. Umutlu olduğumuzu hem burada hem Fenerbahçe Sözlük platformunda defalarca dile getirdik.
EL'de oynanan 3. ve 4. maçın istatistikleri umutsuzluğa düşürecek derecede kötü sinyaller veriyordu. Kabul etmek gerekir ki Pao maçı örnekleme alınamayacak derecede ekstra bir maçtı.Rakip takımın maç içerisinde %90'lara oranda üçlük atması ve maç boyu 54 sayıyı sadece üçlükten bulması gardımızı düşüren en önemli unsur oldu. Aynı maçta Fenerbahçe 21 denemede 4 üçlük bulabiliyordu. Halbuki asist ve top kaybı rakamları da fena değildi. Fakat şunun altını önemle çizmek gerekir ki Goudelock ve Bogdanovic'in takım içindeki rolünü benimseyememesi Fenerbahçe'nin atak planını çok etkiliyor. Bu ikili birbirine takıma adapte oldukça Fenerbahçe'nin dış atış yüzdesinde gözle görülür bir değişim olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Fenerbahçe Pınar Karşıyaka, Bayern Münih,
Galatasaray ve Milano maçlarında topu nispeten daha iyi paylaştı ve çok da zorlanmadan aldı maçı. Obradovic'in tencereye koyduğu malzemelerden bir yemek kokusu gelmeye başladı.
Fenerbahçe'nin mevcut kadro yapısında fundementalı yüksek, all around oyunu iyi becerebilen, genel olarak da savunma zekasına sahip Bogdan Bogdanovic, Goudelock, Emir Preldzic, Kenan Sipahi, Bjelica; hatta çok forma şansı bulamasalar da Melih, Serhat, Berk gibi basketbolcuların yanına Heurtel'i eklemek takım oyununu zedeleyecektir. O yüzden Hickman konusunda biraz daha sabırdan yanayım.
Yazımızın ikinci şahısı Dusan Ivkovic. İvkovic senelerdir para harcayıp bir türlü eski ekol günlerine dönemeyen Efes için belki de son başvuru mercii idi. Artık yapsan yapsan sen yaparsın denildi Dusan'a. Anadolu Efes'in kadro yapısındaki başlıca eleştiri de guard pozisyonunda yeterli sayıda kaliteli oyuncu bulunmadığı idi. Draper, Janning transferleri pek şaşaalı olmayan, görev oyuncusu transferleri idi. Oysa ki Ivkovic, Cedi Osman ve Furkan Korkmaz'ı rotasyona katarak hem Türk basketboluna büyük bir iyilik yaptı hem de Anadolu Efes'in guard pozisyonunda elini güçlendirdi.
Bir savunma virtüözü olan Ivkovic, bu özelliğini jet hızıyla Efes'e yerleştirdi. Adeta sihirli değneği ile dokundu takıma. Her topa atlayan, sıkı savunma yapan, dolayısıyla kapasitesinin tamamına yakınını sahaya yansıtan bir takım ortaya çıktı. Evet, bu takım bir sonraki turda daha çok zorlanabilir ama geleceğe yönelik çok önemli bir adım atmış oldular.
Geçtiğimiz günlerde sporaslan.com'da Kaan Kural'ın bir röportajı yer aldı. Yaptığı teknik yorumları hayret ile okudum. Kaan Kural'ın NBA tandanslı basketbol bilgisine saygı duymakla birlikte söz konusu Galatasaray olunca sağlıklı yorum yapamadığını düşünüyorum.
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın kadro yapısını değerlendirdiği şöyle sözleri mevcut: "Kadro bu sezon çok iyi. Her konuda alternatifi var, esnekliği var, değişkenliği var. Nolan Smith kalsaydı onu 1 numarada oynatabilirdiniz, Carlos Arroyo’nun dinlendirilme imkanı olurdu. Çok farklı özelliklere sahip kanatlar var, dünya basketbolunda kanat oyuncularının değişkenliği çok önemli. Pocius’undan Micov’una, Aradori’sine... Hepsi farklı tip oyuncular. Mesela Fenerbahçe’nin sorunlarının en önemlisi aynı tip oyunculardan kurulmuş olması."
Aynı tip oyunculardan kurulduğunu iddia ettiği Fenerbahçe'de ben aynı tip iki oyuncu bile göremiyorum. 4 numara pozisyonunda Bjelica ve Vesely, 5 numara pozisyonunda Semih ve Zoric-Oğuz ikilisinin, Emir ve diğer oyuncuların, Goudelock ve Bogdan Bogdanovic'in, Kenan Sipahi ve Hickman'ın ve bu saydığım bütün oyuncuların birbiriyle oyun tarzı anlamında, yani Kaan Kural'ın aynı tip diye anlattığı anlamda en ufak bir benzerlikleri yok. Fenerbahçe kadrosunda sadece Oğuz ve Zoric ikilisini benzer tarzda farzetmek mümkün. İşin Avrupa yakasında ise bu benzerlikler bence daha da mevcut. Guard rotasyonunda Aradori dışında doğru düzgün all aorund oyuncu yok. Takım Arroyo'nun eline haddinden fazla bakıyor. Sanırım kendisi moda olan "oyun kurucu yok" argümanından yola çıkarak, biraz da ait olduğu camiaya yaranma güdüsüyle basketbola ihanet eden yorumlarda bulunmuş. Geçen seneki final serisi yorumları ile zaten hanesine eksi puan yazdırmıştı.
"Kadro
harika ama kadrodan bahsedemezsin ki. Bence Nolan Smith en önemli
oyuncuydu. Arroyo’yu Hagi ile paralel tutarsan, Nolan Smith oynasaydı
Popescu olurdu. Popescu’nun önemini anlarsan ne kadar değerli olduğunu
görürsün.
Vougioukas’la
Furkan tamam! Savunma bitti, başka kimseye gerek kalmadı. Nathan Jawai
işin hucüm kısımını yaparsa... Bitmiyor ki! Galatasaray’ın kadrosu
acayip. Jawai iç tehdit, Zoran Erceg dış tehdit. Furkan çok iyi
savunmacı, Vougioukas daha uzunu. Her şey var!"Kaan Kural'ın her şey var dediği Galatasaray pota altı nedense pota altı güçlü her takım karşısında delik deşik oldu. Bunu önceden görmek de çok zor değildi. Elbette Furkan ve K.Gönlüm iyi savunmacılar fakat bu iki oyuncudan hücumda katkı almak mümkün olmadığından Erceg gibi, Jawai gibi savunma konusunda yoksul oyuncularla oynamaya makhumsunuz. Sanırım Kaan Kural bütün pota altı oyuncularını aynı anda oynatmayı düşünüyor. Oysa ki basketbolda kadro kimyası dediğimiz nosyon "o var bu var" şeklinde değil, "o varken, bu var" şeklinde analiz edilmeli.
(dmitri fedorovic)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder