26 Ağustos 2014 Salı

İKİ DEVRELİ MAÇ VE KAZANILAN BİR KUPA

Maç öncesi kafalarda üretilen senaryolardan çok da farklı olmayan bir doksan dakika izledik. Uzatmalar ise maçın ikinci yarısı gibi oldu. 90 dakika boyunca oyuna hükmeden, gole yakın olan taraf Fenerbahçe'ydi. Uzatmalarda ise yorulan Fenerbahçe'nin yerine oyun hakimiyetini Galatasaray eline aldı. Ancak bu iki durumda da eşitlik bozulmadı ve penaltılarla kupaya uzanan taraf Fenerbahçe oldu.
























Maça bu on birlerle başladı takımlar. Beklendiği gibi Galatasaray oyunu daha geride kuruyordu. Zaten Fenerbahçe'nin kadrosu Galatasaray'a göre çok daha oturmuş ve birbiriyle oynama alışkanlığı kazanmış oyuncularından kuruluydu. Prandelli'nin maça başlarken doğru hesapladığı şeylerden birincisi Fenerbahçe'nin alanlarını kapatmak ve kapılan toplarla ağır olan Fenerbahçe savunmasının arkasına sarkmak. Ancak bunu iyi uyguladıkları söylenemez. 90 dakika boyunca topa hakim olan, istediği gibi pas yapan ve oyunu kanatlara rahatça açan bir Fenerbahçe vardı. Eğer siz Fenerbahçe'nin kanatlarını tıkayamıyorsanız oyunun hakimiyetini vermeye de gol pozisyonlarını kalenizde görmeye de razı olacaksınız. Fenerbahçe için sorun ise orta üçlüdeydi. Genel performansları iyiydi bu üçlünün ancak ribaund toplamada ve ceza alanına girip rakip savunmayı dağıtmada etkisizlerdi. Bundan önceki hazırlık maçlarında en gerideki orta saha elemanı olan Mehmet Topal dahi sıkça ileriye çıkıyor ve gerek ortadan gerekse kanatlardan hücumu destekliyordu. Bu sene için Fenerbahçe'ye ciddi katkısı olabilecek bir gelişmeydi bu. Ancak bu maçta bunu pek göremedik. Sadece Topal değil, Emre ve Meireles de hücumu yeterince destekleyemedi ve ileri üçlü hücumlarda hep yalnız kaldı. Orta saha bloğundan yeterli destek gelmemesi de üretken ataklar oluşturmamızı engelledi maalesef. Fenerbahçelileri maçtan önce en çok düşündüren durum ise Galatasaray'ın kanatları tıkaması halinde sarı lacivertlilerin ne yapacağıydı. Fenerbahçe yaklaşık 1.5 sezondur bu üç forvetli 4-3-3 sistemini kullanıyor. Geçen yıl da Caner'in etkili performansının ardından bu sistem zirvesine ulaştı. Ancak Fenerbahçe'nin geçen sezon tıkandığı, oyun kurmakta ve pozisyon üretmekte zorlandığı her maçta şu net bir biçimde görüldü ki kanatları kapatırsanız Fenerbahçe'nin B planı yok. Bu sezon bunu aşabilmek için Diego alındı ancak sakatlığından ötürü Beşiktaş, Chelsea, Olympiakos ve Roma maçlarında sahada yoktu. Bu durum da Diego'lu sistemin nasıl olacağı konusunu kafalarda hala soru işareti olarak tutuyor. Eğer dünkü maçta Galatasaray takım savunmasını uygulayabilse ve Fenerbahçe bu kadar rahat hücum edemese oyun orta alana sıkışacaktı. Bu da zaten Fenerbahçe'nin Alex'in gidişinden bu yana çözemediği bir problem. Kreatifliği yüksek, adam eksiltebilen ve bitirici paslar atan bir orta saha mevcut olmadığı için oyun tam da Galatasaray'ın istediği şekle bürünecekti. İşte Galatasaray için en büyük handikap burası olarak göründü. Takım savunmasını dahi etkili uygulayamayan, savunma ile hücum blokları arası inanılmaz kopukluk olan bir görüntüdelerdi. Olcan, Burak ve Yasin üçlüsü tüm hücumlarda yalnız kaldı. Takım savunmasında ise bu sefer de arkadaşlarını yalnız bıraktılar. Burada tabii ki tüm suçu bu üçlüye yüklemek yanlış olur. Orta saha ikilisi olan Melo ve Selçuk da iyi değillerdi. Hele de Selçuk inanılmaz silik bir görüntü çizdi. Galatasaray için uzun vadede bu hücum üçlüsü ve orta saha ikilisi çok ciddi sıkıntılar yaşatabilir. Üç kulvarda da yarışacak bir takımın alternatifleri çok az olan bir on bire sahip olması kadro planlamasının vasatlığını gözler önüne seriyor.

fenerbahçe için ise bu doksan dakikada çıkarılacak bazı dersler var ancak uzun uzadıya bir analiz yapmak çok mümkün değil. Çünkü uzun süredir aynı oyun ve oyuncu yapısını kullanıyor. Diego'nun takıma entegre olmasından sonra daha detaylı ve daha teknik analizler yapmak mümkün olacak.

İKİNCİ DEVRE

Başlıkta iki devreli maç demiştim. İlk devresi 90 dakika olan bir maçtı bu. İkinci devresi ise 30 dakikalık uzatma dilimiydi. Fenerbahçe bu uzatma bölümünde daha yorgun olan taraftı. 90 dakika boyunca tempoyu belirlemesi ve oyunu geniş alanda oynaması bu yorgunluğun en önemli nedeniydi. Zaten 82'de Alves sakatlandı ve yerine Kadlec girdi. 88'de ise Emre kenara geldi, Alper girdi oyuna. Burada ekstra olarak Emenike-Webo değişikliği olabilirdi. Ancak gerek Semih-Chedjou ikilisini gerekse zaman zaman Melo'nun ileri çıkmasını önlemesi bakımından Emenike'nin, uzatmalarda gardı düşen Fenerbahçe'de oyunda kalması bir açıdan mantıklı göründü. Meireles, Sow ve Kuyt ise ciddi anlamda yorulmuşlardı. Hem orta alanda boşluk yarattı bu durum hem de kanat beklerine yardım konusunda sıkıntı yaşattı. Galatasaray 90 dakika boyunca bulamadığı boş alanları bu 30 dakikalık dilimde bulmaya başladı. Tabii ki açık ara oyunun hakimi değillerdi ancak ilk 90 dakikalık kısma göre daha iyilerdi. Bu iyiliğin temel sebebi de Fenerbahçe'nin yorgunluktan ötürü topun hakimiyetini kaybetmesi ve buna mukabil olarak alan boşlukları bırakmasıydı. Burada Galatasaray adına çok vahim bir durum ortaya çıktı: Bekir de Kadlec de tamamlayıcı stoperler. Kesicilikleri yüksek, hava toplarına hakim ve lider özellikli stoperler değiller. Bu merkezdeki aksaklığa kanat beklerinin destek alamaması ve orta alanda geniş boşluklar bırakmamız da eklenmesine rağmen Galatasaray ciddi hiçbir pozisyon geliştiremedi. Oyunu geniş alana açamadılar bir türlü. Sürekli ortadan geldiler ve bu da Fenerbahçe savunmasının işine geldi. Bu 30 dakikalık kısım Galatasaray adına 90 dakikadan daha vahimdi bence. Karşılarında oynama alışkanlığı olan, fizik olarak fit bir Fenerbahçe yokken dahi etkili olamadılar. Bu 30 dakikalık kısmı defalarca izleyecektir Prandelli ve ekibi. Çünkü bu yarım saatlik oyundan Galatasaray'ın çıkarması gereken o kadar çok ders var ki. Kalan bu kısa zaman zarfında bunları nasıl halledecekler merak konusu.


1.5 yılın verdiği oynama alışkanlığının ve oturmuş kadronun avantajıyla Fenerbahçe rahat bir 120 dakika oynadı. Çok daha erken bitirebileceği bir maçı forvetlerinin beceriksizliği yüzüne uzattı sarı lacivertli ekip. Ancak yine de sonunda kadar hak ettiği kupaya uzandı. Yine şunu iyice gördük ki, Diego'nun gelişinden sonra çok iyi bir B planı hazır Fenerbahçe'nin: üç forvetli 4-3-3. Uzun vadede Aykut Kocaman'ın sistemine benzer bir oyun yapısı bizleri bekliyor gibi. Yolumuz açık olsun.

sokriston.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder