27 Mart 2014 Perşembe

İKİ KUPA TEK ARMA -1

"Fenerbahçe Spor Kulübü, dünyanın sayılı spor kulüplerinden biri." desek, herhalde en fanatik Galatasaray taraftarı dahi laf söyleyemez. Çünkü; bünyesinde barındırdığı çoğu branşta, o branşta mücadele edilen en büyük kupalarda final oynama başarısı göstermiştir ki kürek takımı, yelken takımı, yüzme takımı, kadın masa tenisi takımı, kadın voleybol takımı Avrupa'da şampiyon olma başarısını göstermişlerdir.

Bu sene de voleybol branşında; başarılarına alışık olduğumuz kadın voleybol takımı, Avrupa'nın ikinci büyük kupası olan CEV Cup'ta final oynayacakken; erkek takımımız ise sıkletinin çok çok altında yer alan Avrupa'nın 3. büyük kupası olan Challenge Cup'ta final oynayacak.





Dün oynanan maçlarda kadın takımımız, geçen sene yarı finalde elediği Uralochka Ekaterinburg takımı ile karşılaştı ve karşılaşmadan 3-2 galip ayrılarak; kupanın bir kulpunu tutmuş oldu. Erkek takımımız ise, setlerde 2-0 önde götürdüğü maçın 3. setinde elindeki maçı basit manşet hatalarıyla vererek, sahadan 3-2 yenik ayrıldı. Ben bu sene iki takımımızın da kupaya ulaşacağına eminim. (maç istatistikleri ve yorumlar bir sonraki notta yer alacaktır)


Aslında bu sene şöyle de ilginç bir olay oldu. Voleybol Avrupa kupalarındaki her kupada 1 takımımız final oynadı.


---- Kadın Takımları ----


CEV DENİZBANK ŞAMPİYONLAR LİGİ: Vakıfbank, final oynadı. Finalde eski oyuncumuz Gamova'nın takımı Dinamo Kazan'a mağlup olarak 2.lik elde etti.

CEV CUP: Fenerbahçe kadın voleybol takımımız, 2-3'ün rövanşında evimizde karışılaşıyor.
CHALLENGE CUP: Beşiktaş kadın voleybol takımı, Zarechie Odintsovo ile finalde karşılaşıyor.

---- Erkek Takımları ----


CEV DENİZBANK ŞAMPİYONLAR LİGİ: Halkbank, finalde Rus takımı Belogorie Belgorod'a 3-1 kaybederek 2.likle yetindi.

CEV CUP: Maliye Milli Piyango, finalde Romen Tomis Constanta'ya 3-0 mağlup olarak 2. oldu.
CHALLENGE CUP: Yukarıda belirttiğim gibi erkek takımımız, Anreoli Latina ile 2 gün sonra evinde kupa mücadelesi verecek.

Böyle bir tablo, acaba herhangi bir yılda başka bir ülke takımlarına nasip olmuş mudur merak etmekteyim. Hemen her branşta Avrupa'da başarılı sonuçlar alarak bizleri gururlandıran kulübümüz, bu sene de voleybol branşlarında yüz akımız oldu. Umuyorum ki seneye erkek ve kadın takımlarımız, 1. kupada final mücadelesi verecekler.


bodofff



26 Mart 2014 Çarşamba

ŞAMPİYONLUK YOLUNUN KRİTİK VİRAJI

Maç öncesi puan kaybı ihtimali korkutuyordu taraftarı. Doğaldır ama. Galatasaray evinde yenilmiş ve artık herkes 'Fenerbahçe şampiyon' diyordu. Bunun getireceği rehavet, saha içindeki en zor şartlardan bile tehlikeliydi. Ancak takım gayet sakin ve istekli bir şekilde başladı maça.

Maç kadroları açıklandığında Alper'in kenarda, Meireles'in sahada olduğunu gördük. Geçen haftaki performansları göz önüne aldığımızda ve maçın da deplasmanda olduğunu düşündüğümüzde çok mantıklı bir karardı bu. Aslında Fenerbahçe deplasman maçları için yeni bir strateji geliştiriyordu. Maç öncesi farkında olunmayan bu durum 90 dakika içerisinde çok belli oldu ve geleceğe yönelik olarak taraftara umut aşıladı.

Gaziantepspor maça normalden daha defansif bir kadroyla çıktı. Orta alanda Birol-Orhan ikilisinin olması, takımın daha kontrollü bir anlayış ortaya koyacağını gösterdi. Gerçekten de Fenerbahçe'yi durdurabilmek için takım halinde kapanıp pas bağlantılarını kapatmak gerekiyor. Ancak Ersun Hoca'nın maç taktiği bu planı ekarte etti. Topal-Emre-Meireles üçlüsünün olduğu bir orta saha daha çok pas yapıp, daha kontrollü bir oyun ortaya koyacaktır. İleri uçta da Emenike gibi bir silah var. Savunma arkasına kaçırabildiğiniz zaman inanılmaz şeyler yapar. Nitekim öyle de oldu. dengeli bir şekilde başladı Fenerbahçe. İlk on dakikada Gaziantep topa daha çok sahip oluyordu ve 3. bölgede yer alıyordu. Fenerbahçe çok iyi alan daralttı ve bu alansal üstünlüğün fırsata dönüşmesine izin vermedi. Savunma arkasına kaçırılan Emenike, fizik gücünü inanılmaz şekilde kullanarak Fenerbahçe'yi öne geçirdi. Aslında maç burada bitmişti dışarıdan bakınca. Pas oyunu oynayan ve savunma arkasına adam kaçıran dengeli bir Fenerbahçe, skoru bulduktan sonra maçı vermezdi.

Aslında bu diyagram çok şey anlatıyor. Orta alanda birbirine daha yakın olan taraf Fenerbahçe. Zaten kaliteli ayaklara sahip ve buna bir de yakın oynayarak yardımlaşmayı ekleyince inanılmaz bir üstünlük ortaya çıkıyor. Maç boyunca Sow ve Kuyt sürekli bek kademelerine geldi, orta sahalar ileri geri çalıştı. Bu aslında büyük takımların sahaya karakter koyduğunu gösterir. Bu karakter de çoğu zaman maçı kazandırır.




Fenerbahçe'de, orta alanda en çok top kullanan isim Meireles(53) oldu. Geldiğinden bu yana belki de en iyi maçını çıkardı. Box to box orta sahaların tüm özelliğini sahaya yansıttı. Senede 25 maç böyle oynasa inanılmaz yerlere taşır Fenerbahçe'yi. Yine bu diyagramla üsttekini ortak yorumlayınca Fenerbahçe'nin üstünlüğü bir kez daha ortaya çıkıyor. Geride stoperlerin içinde kalan Mehmet Topal, onun önünde merkez bağlantıyı sağlayan Meireles ve ileride Kuyt. Hem sayı olarak hem de yakınlık olarak rakipten çok daha önde bir görüntü var. Deplasman maçlarının anahtarı bu olmalı Fenerbahçe için. İleride Emenike ve Moussa Sow gibi hızlı ve tehlikeli silahlar varken daha çok pas yapıp onları arkaya kaçırmak hem ofansif anlamda hem de defansif anlamda çok uygun bir yöntem. riske girmenizi ve gol yemenizi de önler. Nitekim 3 tane uzaktan şut dışında gol pozisyonu bulamadı Gaziantepspor. Tabii bu gol pozisyonu bulamayışın en önemli sebeplerinden bahsettik; Savunma yerleşimi. Savunma yerleşimi de şu şekildeydi Fenerbahçe'nin:


Genel olarak dengeli, pas oyunu oynayan ve liderliğin değerini bilen bir Fenerbahçe izledik. Yardımlaşma ve taktik disiplin ön plana çıktı. Süper Lig gibi deplasman maçlarının çok zor olduğu bir ligde iyi bir strateji geliştirmiş oldu Fenerbahçe. Bu strateji çok daha önce ortaya çıkabilirdi ama sakatlıklar, cezalar ve formsuzluklar buna engel oldu. Ama iç sahada ve dış sahada farklı oyun anlayışlarını benimseyip çözüm üreten bir Ersun Yanal görmek umut aşılıyor taraftara. Adım adım şampiyonluğa giden bir Fenerbahçe var. Yolumuz açık olsun!

(sokriston)

16 Mart 2014 Pazar

HIRS VE GÖZYAŞI İLE GELEN 3 PUAN

Fenerbahçe, kalesinde 2 net gol pozisyonu vererek başladı maça. Ne olduğunu ne oyuncular ne de taraftar anlayabildi. İlk dakikalarda yaşanan bu şokun ardından Fenerbahçe tempolu oynama isteğini gösterdi. Ancak Hikmet Karaman akıllı önlemler alarak başlamıştı maça. Sow ile Kuyt iyi marke edildi, orta alanda Alper'in deliciliği karşısında da ciddi bir duvar vardı. Gökhan ve Caner'in tehlike oluşturacağı kanatlar da Erciyes oyuncuları tarafından kapatılınca işler Fenerbahçe için işler çok zorlaştı. Üretkenlikten uzak olan bu Fenerbahçe için belki en iyi çözüm 2. bölgede pas yapıp rakibin çözülmesini beklemekti ancak Ersun Hoca'nın öğrencileri oyun anlayışından taviz vermek istemiyordu. Yalnız oyunu ortadan kuramayan ve kanatlarına da önlem alınan Fenerbahçe için tek seçenek uzun toplar kalmıştı. 3. bölgede oynama arzusunun giderilmesi için tek yolu buydu ilk 30 dakikada sarı lacivertli oyuncuların. Ancak hava toplarında da fazla fırsat tanımadı Erciyes oyuncuları. 

Büyük takımların en önemli özelliklerinden birisi kötü giden maçı usta ayaklarının becerileri ile lehine çevirmektir. Bunu Kuyt ile gerçekleştirdi Fenerbahçe. 33. dakikada gelen güzel gol ile ibre sarı lacivertli oyunculara döndü. Bu gol Fenerbahçe'nin devreye moralli girmesini sağladı. 

İkinci yarıya kontrollü başladı iki takım da. Hikmet Hoca Fenerbahçe ile oynadığının farkındaydı ve bu yüzden risk almaya hemen girişmedi. Son 20-25 dakikaya kadar arkada açık vermeyip dikkatli hücum etmeye çalıştı Erciyes. Bu noktada Ersun Hoca'dan doğru bir değişiklik geldi ve Meireles, Alper Potuk'un yerine oyuna girdi. Zaten fazla üretken olamıyordu Alper oyun yapısı nedeniyle. Kontrollü olan rakibe karşı pas trafiğine katılacak ve Emre'yi de rahatlatıp üretken kılacak bir isim lazımdı takıma ve bu değişiklik de faydalı oldu bu açıdan. Ancak hesapta olmayan şey Gökhan'ın yapacağı penaltıydı. Durum 1-1 geldi ve taraftar "acaba" dedi. Çünkü çok üretken değildi Fenerbahçe ve son yarım saat vardı oynanmış. Ancak tüm bu düşünceler sadece 1 dakika sürdü ve sol kanattan Emre-Caner ikilisi ile gelişen atakta Emenike golü buldu ve ibre tekrar Fenerbahçeye döndü. Bu golden sonra artık Hikmet Hoca'nın öğrencileri risk almaya başladı. Orta sahayı sağlam tutuyordu Fenerbahçe ve geri dörtlüsü de buna eşlik ediyordu. Yapılan baskılarla rakip top kaybına zorlanıyordu ve ciddi kontra ataklar yakalanıyordu. Ancak hem Emenike hem de Sow ciddi fırsatlar harcadı ve taraftar bir türlü oh çekemedi. Ardından Sow çıktı ve yerine Salih girdi. Oyunu daha iyi tutmaya başladı Fenerbahçe ve bu dakikadan sonra ciddi bir tehlike yaşamadan da noktaladı maçı. 

Rakiplerinin puan kaybettiği haftada 3 puan alan Fenerbahçe farkı 8'e çıkardı. Çok üst düzey bir oyun olmasa da üstün mücadele ve hırsla kazandı Fenerbahçe. Ancak deplasmanda bu oyun yetersiz kalacaktır açıkça görüldü bu. Golcülerin form tutması şart. Orta sahanın ise üretkenliğini artırabilmesi gerekiyor. Genel olarak iyi bir oyun sergiledi orta alan oyuncuları ama hücum organizasyonlarında yönetme işini fazla yapamadılar. Tabii Ersun Hoca da bu eksiklerin farkındadır ve bitime 9 hafta kala dersini çok çok daha iyi çalışıyordur. Güvenmeye ve beklemeye devam.

Sow

Fenerbahçe taraftarının içini parçaladı sow. Değinmeden geçemediğim isimlerin başında geliyor kendisi bu maç için. Hırsı ve mücadelesi çok iyiydi ama aradığı o golü bir türlü bulamadı. Lakin Fenerbahçe taraftarı için kaçan goller sadece "canın sağ olsun"du. Ayrıca Sow'un gözyaşlarına 50 bin kişinin alkışla cevap vermesi Fenerbahçe futbol takımının ve taraftarının bütünlüğüne en güzel örnekti. Artı olarak üç dört tane gol kaçırdığı için ağlayan bir oyuncu, takımının şampiyonluğa ne kadar inandığını net bir biçimde gösterir. Fenerbahçe'nin bu sezonki en büyük farkı zaten bu inancı oldu.

(sokriston)

12 Mart 2014 Çarşamba

EUROLEAGUE'İN UZUNLARI, FENERBAHÇE ÜLKER'İN ŞANSI

Öncelikle merhabalar. Bu, blogumuzun ilk yazısı. Ben (Dmitri Fedorovic) bundan sonra daha çok Euroleague üzerine yazılarımla burada çokca bulunacağım.

Son oynanan Barcelona maçında Dorsey ve Tomic'in Fenerbahçe potaaltında deyim yerindeyse at koşturması, sene başından beri az-çok dillendirilen bir sorunumuzu bir kere daha yüzümüze vurdu: potaaltı sertliği. 

Geçen senenin ortasında yapılması düşünülen  fakat Mike Batiste'in gitmeme inadı yüzünden gerçekleşmeyen Shelden Williams transferi belki de bugünümüze ilaç olacaktı. Sırf belki de bu yüzden Vidmar kaldı takımda ama ne yazık ki O'nun başımıza ikinci kere bela olan sakatlığı nüksetti ve sezonu kapattı. Sekulic, savunma anlamında o boşluğu doldurma yeterliliğine ne yazık ki sahip değil. Şimdi potaaltımız Oğuz, Zoric, Sekulic ve zaman zaman Bjelica'dan oluşuyor. Birbirlerine çok yakın oyun stiline sahip bu üç oyuncu sert takımlar karşısında rakip takım pivotlarını maçın yıldızı yapıyor. Aynı zamanda potaya uzak basketleriyle rakip uzunları post bölgelerine çıkarmaları gerekiyorken malesef bunu da maç içerisinde sıklıkla göremiyoruz. Henüz Oğuz'u EL'de göremedik. Umut ediyoruz, en azından yumuşak bilekleri ile fark yaratır.

 


 

 

 

 

 

 

 

Peki rakiplerimiz bu konuda ne durumda? Barca çok dengeli bir potaaltına sahip; Lampe ve Dorsey ile sertliği, Tomic ve Lorbek ile skoru koruyabiliyor. Milano belki de potaaltındna en sıkıntılı ekip. Yine de Lawal ile gerekliği sertliğe sahipler. Oldukça kısa bir takım olmaları da ayrı bir olumsuzluk onlar adına. Olympiacos Begic ve Shermadini ile tekniğe, Simmons ve Dunston ile de sertliğe sahip olarak dengeyi bulabilmiş. CSKA'nın Krstic ve Kaun'lu (hatta Hines) potaaltına diyecek yok. Real Madrid'in potaaltında Mirotic, Slaughter ve Bourousis bulunuyor. Yine hücum-savunma dengesine sahipler. Sofo, Zizic ve Shawn James üçlüsü ile Maccabi de hücum-savunma dengesini kurmuş. 

Fenerbahç Ülker'in bu takımlarla mücadelesinde potaaltında 1-0 yenik başlıyor. Biz bu hücum-savunma dengesine sahip olamadığımız için farklı silahlarımızı kullanmalıyız. EL'nin en güçlü forvet kadrosu da bunun için var.

Fenerbahçe'nin şansı demiştik. Evet, bu şans elimizdeki silahların gediklerimizi ne ölçüde kapattığı ile orantılı. Önümüzdeki Malaga maçı için takımımıza başarılar dilerim. Zira önümüzdeki sürecin en önemli maçı.

 

dmitri fedorovic